Nörobiyolojik yaklaşıma göre otizm, beynin yapısını ve işleyişini etkileyen sinir sistemindeki yapısal farklılıklardan kaynaklanan bir rahatsızlıktır. Otizm spektrum bozukluğu; bireyin belli davranışları tekrarlamasına, duyusal olarak hassasiyet göstermesine, belli ilgi alanları ya da etkinlikleri sürekli gerçekleştirmesine, en önemlisi de sosyal iletişim ve dil gelişiminde sorunlar yaşamasına sebep olur.

 

 

 

Hastalığın kökenine dair yapılan araştırmalar sonucunda; otizmin salt genetik kökenli olmadığı, çevresel faktörlerin ve beslenme alışkanlıklarının hastalığın ortaya çıkmasında etkili olduğu gözlemlenmiştir. (Ayrıca bakınız: Otizm Genlerimizden Mi Geliyor?)

 

 

 

Ağır metaller, plastik ürünlerdeki zararlı maddeler, ürün ve besinlerdeki kimyasallar, toksik yapıdaki ağır metallerDNA yapısını bozan suni yiyecekler ve  aşı vb. faktörler sağlıksız mikrobiyomla birleşince beyin fonksiyonlarının bozulmasına yol açar. (Mikrobiyom: İnsan vücudunda yaşayan 100 trilyona yakın mikrop, bakteri, mantar vb. mikroorganizmalar.)

 

 

 

 

Besinlerin moleküler yapısı genlerimizi değiştirerek etkiler. Beslenme ile gen ilişkisini ele alan nutrigenetik biliminin gelişmesiyle birlikte, kişilerin genetik bütünlüğüne (genotip) uygun ve kişiye özel beslenme programlarının birçok hastalığı önlediği ve tedavisi olmayan hastalıkların semptomlarını azalttığı görülmüştür.

 

Otizmi tamamen ortadan kaldıran bir tedavi olmamakla birlikte, erken teşhis ve doğru beslenme programı ile semptomlar hafifletilerek bireyin günlük yaşamı kolaylaştırılabilir. Otizm spektrum bozukluğunda; gluten içeren besinler, şeker, süt ve süt ürünleri bireyin beslenme programından tamamen çıkartılmalıdır. Bunun yerine otizm teşhisi konmuş kişinin bağırsak florasını iyileştirecek fermente gıdalardan oluşan bir beslenme programı hazırlanmalı ve probiyotiklerle desteklenmelidir.

-

 

 

 

Otizmde beslenme tedavisi kapsamında en çok önerilen yöntem, gluten ve kazein içermeyen diyet planının uygulanmasıdır. Aynı zamanda sinir sistemini tahrip eden kandaki aspartat seviyesini düşürmek için işlenmiş gıdalardan da uzak durulmalıdır. Gluten; buğday, çavdar, bulgur ve irmik vb. tahıl ürünlerinde bulunan bir protein grubudur. Kazein ise; peynir, yoğurt, ayran vb. tüm süt ürünlerinde bulunan, süte beyaz rengini veren ve sütten ayrıştırıldığında macunumsu hâle gelerek tutkal yapımında da kullanılan bir proteindir.

 

Otizmli bireylerin bağırsak yapıları aşırı geçirgendir. Bu yüzden de gluten ve kazein proteinlerini sindiremezler. Yaşanan mide ve bağırsak sorunları neticesinde sindirim bozularak vücut fonksiyonlarını ve genetik işlevleri yerine getiren vitaminler, mineraller ve amino asitler vb. yeteri kadar emilemez. Toksinler ise olması gerekenden çok daha fazla emilir, bu da vücutta morfin etkisi gösteren opioid adlı kimyasalın oluşmasına sebep olarak toksik etki yaratır. Sindirilemeyen gluten ve kazein proteinleri kana karıştığında  ekzorfine (yüksek miktarda morfin etkisi, morfin zehirlenmesi) sebep olur. Otizm hastalarının acı eşiklerinin yüksek olması ve ağrı hislerinin az olması bu ekzorfin sebebiyledir.

 

 

 

 

Gluten ve kazeini sindiremeyen otizmli bireyin bağışıklık sistemi, beyin ve sinir sisteminin doğal işleyiş yapısı bozulur. Kandaki yüksek morfin etkisi ile otizmli çocuklarda hiperkaktivite, stereotipik hareket bozukluğu (ritmik ve tekrarlayıcı davranışlar), kendine zarar verme alışkanlıkları (self mutilasyon), göz temasında kayıp, iletişim bozuklukları, algı ve öğrenme becerisinde azalmalar ortaya çıkar. Otizmin semptomlarını hafifletmek için günümüzde en sık uygulanan tedavi yöntemi, gluten free casein free (GFCF: gluten ve kazein içermeyen) diyetidir.

 

 

 

 

En az 60 gün uygulanan gluten ve kazein içermeyen diyet, kademeli uygulanarak yoksunluk semptomlarının ortaya çıkması engellenir. Diyet uygulanmaya başladıktan sonraki 3 – 4 haftalık süre içerisinde olumlu sonuçlar alınmaya başlanır. Gluten ve kazeinin vücuttan tam olarak temizlenmesi ise 2 yıla kadar sürebilir. Bu yüzden diyet en az 2 yıl boyunca uygulanmalı ve sonrasında aşamalı olarak kesilmelidir.

 

Nutrigenetik yaklaşım çerçevesinde uygulanan gluten/kazein diyeti, çocuklarda ideal büyüme ve gelişime katkıda bulunurken, beyin ile bağırsak arasındaki iletişimi de olumlu yönde etkiler. İkinci beyin olarak kabul edilen bağırsağın zihinsel süreçlerimizi etkilediği kanıtlanmıştır. Otizme uygun bir diyet programı ile iletişim ve algı problemlerinin önüne geçilebilir. Gluten/kazein diyeti uygulanan otizmli çocukların büyük bölümünde hiperaktivitede azalma, göz temasında artış, algı düzeyinde gelişme, iletişim bozukluklarında azalma, konuşmada artış, bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve sindirim sistemi sorunlarında azalma gözlemlenmiştir.

 

 

 

 

Son 20 yılda en az 10 kat artan otizmin, beslenme alışkanlıklarından ve maruz kaldığımız kimyasallardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu yönde uygulanan nutrigenetik beslenme programları ile hastalığın tamamen ortadan kaldırılabileceğini savunan uzmanlar da vardır. Gluten/kazein diyeti, otizmli bireylerin en az 3’te 2’sinde etkili sonuçlar vermiştir.

 

Otizm sadece doğuştan gelen bir hastalık değildir. Çevresel faktörler ve beslenme alışkanlıkları hastalığı tetikler. Erken teşhis, davranış tedavileri ve nutrigenetik çerçevesinde doğru beslenme alışkanlıklarının kazanılmasıyla otizm belirtileri azaltılabilir. Aynı zamanda anne adaylarının hamile kalmadan en az 6 ay önce doğru beslenme alışkanlıkları edinerek tedbir almaları hayati önem taşır. Nutrigenetik diyet planı için otizm beslenme kliniğimize başvurabilir ve tıbbi genetik uzmanı Uzman Doktor Yaman Sağlam'a danışabilirsiniz.